türkiye'de komünist hareketin içerisinde çok sayıda aristokrat aile üyesi var diye biliyorum. geçmişte de bu böyleydi. hepsi bu durumda değil elbette ama birkaç kişinin cebine 2 bin koyacak komünistler var. dolayısıyla o teori çöker kurulmadan.
(materyalizme bağlayan, adnan oktar gibiler. kızıl sultan galiyev'i bilmezler mesela bunlar. şeyh bedrettin'i de...)
hiçbir ideoloji ölmez! komünizm çin'de de, sscb'de de yanlış uygulandı. arnavutluk, yugoslavya ve diğerlerinde de, der ve geçer. en iyi örneği küba'dır kanımca, ki onun da eksiği gediği çoktur.
islamcılar, iran gibi bir örnek; ondan önce emevilerden tut, memlüklere, osmanlılara (atlayarak gidiyorum) bir düzine örnek varken, iktidar mücadelelerinden yani ideolojilerinden vazgeçmezler. hakeza milliyetçiler, liberaller, sosyal demokratlar...
benim ölçüm skor tabelası değil! geminin limana varması da değil. hayat mücadeledir. öyle olmasa, biz de "reyiz" deyip üç beş sebeplenirdik bu düzenden. düzene itirazımız var. rte'den önce de vardı, hep vardı. bunda tuhaf, anlaşılmaz bir şey yok.
komünist değilim ama çıkış noktasını çok anlamlı ve değerli buluyorum. tkp de değil benim ölçüm, komünüzmi yargılamak için ve diğer devletleşmiş örnekleri de...
bugün liberal/kapitalist batıdaki hak ve özgürlüklerin birçoğu marksizm temelli itirazlar sonucu bu hale gelmiştir. ama kanıksandığı için değeri bilinmiyor. köle düzenini yıkamasa da kısmen insanileştiren bir ideolojidir konuştuğumuz.
yalnız şu var ki, taha akyol yazmıştı: "marksizm batıda felsefe, doğuda doktrindir." belki devrim ilk olarak bir batı ülkesinde (ah keşkem keşkem) olsa (mesela ingiltere, ki orada bekleniyordu) bugün bambaşka bir tarih okuyor ve bambaşka bir dünyada yaşıyor olacaktık. doğu toplumları otoriter (ve otorite sever) ve totaliter(ve totaliter sever)'dir.
0